10.6.09

Bir Sarı Kedinin Kaçışı


Sarı kedim evde çok yalnızdı. Hep pencerelerden dışarıya bakardı. Evde olduğum zamanlarda benimle oynardı. 15 tatilde ailecek bizim evdeydik. O zaman kalabalığı sevmişti. Yorulmadan oynardı. Bant atardım bana geri getirirdi ve tekrar ve tekrar... Dedemle dışarıyı seyrederlerdi. Sonra tatil bitti. Herkes gitti. Kedi yine sıkılmaya başladı. Bazen gezsin diye çatıya salardım. Eve hiç dönmezdi, mecburen çatıya çıkar alırdım. Yenileri gibi değildi elde tutmama kızmazdı. Diğerleri gibiydi kanepeyi cırmalardı, banyo giderinden su içmeyi çok severdi, hareketli şeylere bayılırdı ve aklıma gelmeyenler... En sonunda Mustafa'nın camından karşı çatıya atladı. Tek sevdiği güvercinler. İçgüdüydü bu sanırım. Ama diğer kedi geldi ona bir pati attı. Bir alt kata düştü. Sonra bir daha gelmedi. 2 kere gördüm benden kaçtı. Onu almaya gitmiştim ama benden kaçtı. Yalnızdı , özgürdü, güvercinleri sevmişti.

Çok dramatik oldu. Ailem kedinin kaçtığını öğrendi. Sarı kedinin dışında bir de yosun adında kaplumbağamız vardı. Onu da biliyorlardı. Bir gün dedeme gittim. Dedem sarı kediye bebe o derdi kedi hoplayıp zıpladıkça.

Kedinin kaçışı hakkında dedikleri.
-Mışık kaçmış (tatarca kedi).
-Evet kaçtı dede.
-Ama tosbağa duruyordur , o nasıl kaçsın , kaçamazki.

Tam olarak mışık dedi mi bilemiyorum , belki de uydurdum.